Aralık ayında Amerikan Merkez Bankası'nın tahvil alımını bundan böyle her ay 10 milyar dolar azaltacağını açıklaması, Türkiye de dahil olmak üzere dünyadaki tüm gelişmekte olan piyasalarda şok etkisi yarattı.
Ancak bu açıklama Ocak ve Şubat aylarında İstanbul Borsası’nda düşüşlere yol açarken, TÜİK verilerine göre özel sektör yatırımlarının %1,3 azalmasına rağmen ilk çeyrekte GSYH bir önceki çeyreğe kıyasla %1,7 arttı. Merkez Bankası'nın yurt içi kredi ve kur dalgalanmalarını frenleme politikası da Türkiye'nin büyüme umutlarını kıracak gibi görünmüyor. Hükümet, ülkenin 2014 yılı için öngörülen %4'lük tam yıllık büyüme hedefine ulaşacağından emin.
Ocak ayı, küresel para sıkılaştırma tedbirlerine tepki olarak Merkez Bankası'nın faiz oranlarını %500 baz puan artırmasına sahne oldu. Bu karar Türkiye'nin cari açığını kontrol altında tutmaya yararken ve risk primi göstergelerini iyileştirirken, Haziran ayında Merkez Bankası daha elverişli koşullara dayanarak temel faiz oranında 25 baz puan indirim yaptı.
Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı daha fazla indirim yapılabileceğini de ima etti. “Temkinli, ölçülü, kademeli bir faiz indirim süreci fiyatlanıyor." diyen Başçı, “Merkez Bankası'nın enflasyonun düşeceğine olan inancı sürdükçe bunu yaparız. Ama dikkatli, dengeleri ve istikrarı bozmadan yaparız.” diye ekledi.
Endişeler dikkatli olmaya yönlendiriyor
Ancak olumlu gelişmelere rağmen analistler, iç ve dış risklerin Türkiye ekonomisine olası bir etkisine halen temkinli yaklaşıyor. Dünya Bankası, azalan tüketici güvenini ve iç talebi gerekçeler arasında göstererek, Küresel Ekonomik Görünüm raporunda ülkenin büyüme beklentisini %3,5'tan %2,4'e çekti.
Bank of America Merrill Lynch (BoAML) analistleri de Türkiye sermaye piyasalarındaki aşırı yüksek değerlemelerin bir çöküşü tetikleyebileceğinden endişe duyduklarını dile getiriyor. Bloomberg'e göre Türkiye'nin benchmark göstergeleri 30 Mart'taki yerel seçimlerden Haziran ortasında kadar %14 artarak MSCI Gelişen Piyasalar Endeksi'ni %7,7 puan geçmiş ve öngörülen yıllık kazancı 10,9 kat aşmıştır.
Veri ve medya şirketine konuşan BoAML analistleri Türker Hamzaoğlu ve Ali Birdal, Türkiye'nin yüksek enerji fiyatlarına ve bölgedeki jeopolitik gerginliğe olan hassasiyetine işaret ettiler. Irak'a yapılan ihracattaki %10 düşüş ve petrol fiyatlarındaki 10 dolarlık yükseliş cari açıkta sırasıyla %0,2 ve %0,5’lik artışa sebep olabilir.
Türkiye'de yetkililer 2014 yılı için ortalama Brent petrol fiyatının varil başına 103,2 dolar olacağı tahminiyle bütçeleme yaparken, yıllık enerji ithalatının cari açık 55,5 milyar dolar seviyesindeyken 61 milyar dolara ulaşması bekleniyordu. Ancak 19 Haziran'da Brent petrol fiyatı 114,59 dolara ulaştı. Üstelik Irak, Suriye ve Ukrayna'daki siyasi istikrarsızlığa bağlı olarak fiyatlar daha da yükselerek yerli ekonomiyi sıkıntıya sokabilir.
Sağlam temeller
Öte yandan Türkiye ekonomisinin güçlü temelleri kilit sektörler için sağlam bir zemin sağlamakta. Sınai üretimin ilk çeyrekte yükselmesiyle ortalama büyüme, 2013'ün dördüncü çeyreğinde gördüğü %4,4'ten yıllık bazda %5,3'e ulaştı.
Türkiye'nin ekonomik direnci aynı zamanda ülkenin yeni yatırımcılarının güvenini kazanmasını sağlıyor. Örneğin yakın zamanda Lockheed Martin, İzmir'deki yeni fabrikasında F-35 uçağı imalat, montaj ve onarım planlarını açıkladı. Projenin ilk safhasını oluşturan ve yaklaşık 75 milyon dolarlık bir maliyetle Haziran ayında tamamlanan fabrikanın 700 kişi için iş sağlaması bekleniyor.
Yine Haziran ayında Azerbaycan Cumhuriyeti Devlet Petrol Şirketi (SOCAR), Türkiye'yle yaklaşık 3,29 milyar dolar değerinde kredi anlaşması imzaladı. Kaynağın bir kısmı neft ve ultra düşük kükürtlü dizel yakıt üretecek yeni bir petrol rafinerisi inşa etmek için kullanılacak. Bu yeni tesisin 2018 yılında faaliyete geçmesi bekleniyor.
Yerli rafineri ürünlerinin piyasaya sürülmesi, Türkiye'nin yapısal bir sorunu olarak kabul edilen cari açığın azaltılmasında ham petrol tedariki dengeli olduğu sürece kilit rol oynayabilir. Cari açık, 2014'ün ilk çeyreğinde (bir önceki çeyrekteki %7,9 oranından) GSYH’nin %7,4'üne düşerken yurt içi tasarruflar %12,2'den %12,4'e yükselmişti.
Dış şokların Türkiye için endişe verici olmaya devam etmesi bekleniyor. Ancak yapısal kazançların, küresel ve bölgesel risklerin tam yıllık bir büyümeyi durdurmasını veya ülke ekonomisinin tanımlayıcı birer özelliği haline gelmesini engelleyebileceği söylenebilir.